17 Ağustos 1999 gecesi 03.02'deki 7,4 büyüklüğündeki depreme eşi Zekiye (31), çocukları Büşra (10), Ali Burak (5) ve Mehmet Bilal (9) ile 5 katlı binanın 4'üncü katında yakalanan dönemin Adapazarı Belediyesi Başkan Yardımcısı Aydın, 29 saat boyunca kabir hayatı yaşadı.
Enkazda 22 saat boyunca yaşam mücadelesi veren eşinin elini bir an olsun bırakmayan Aydın, hayat arkadaşının ölümüne de tanıklık etti.
Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 17 Ağustos 1999'un bölge ve Sakarya için sıkıntılı bir gün olduğunu, 14 yıl geçmesine rağmen o günleri unutmadıklarını söyledi.
Deprem öncesinde 5 katlı belediye lojmanının 4'üncü katında kaldıklarını anlatan Aydın, yıkılan binadaki 10 daireden 18 cenaze çıkarıldığını aktardı.
Aydın, depremin ardından enkazda kaldıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Kurtarma araçlarının ve helikopterlerin sesini duyduk ama insanlar bize ulaşamadı. 29 saat sonra bize ulaştılar. O gürültülü ortamda bizi duymaları mümkün değildi. Ertesi gün sabah namazına giden cemaat arkadaşlarımdan biri 'bir gideyim, ne var yok' diyerek binanın yanına geliyor. O sırada çok sıkışık bir ortamda olmama rağmen elimi gardıroba vuruyordum. Arkadaş o sesi duyunca namazda arkadaşlara haber vermiş. Bizim binayı göstererek, 'bu binada yaşayanlar var, ses duydum' demiş. O sabahın sessiz ortamında bana ulaştılar, yoksa ulaşamayacaklardı.
Binanın tavanı çok yakın duruyordu, 'beni iş makinesi ile kurtarmayın' dedim. Arkadaşlarıma eşimin öldüğünü söyledim. Çok dar bir yerdeydim, durumumun iyi olduğunu söyledim. Arkadaşlarım topladığı ekibin yaptığı çalışmayla 29 saat sonra gün ışığı gördük, oradan çıkardılar. Böyle zor bir dönemimiz oldu."
- "Sakarya'da ve bu bölgelerde yaşayanlar bir şekilde yakınını kaybetti"
"Ben olduğum yerde sıkıştığım için eşime yardım edemedim, sadece eline ulaşabiliyordum" diyen Aydın, eşinin depremin ardından 22-23 saat yaşayabildiğini söyledi.
Aydın, çocuklarının 9 saat göçük altında kaldığını kaydederek, "Binadan dışarı çıktığımda, 'bu binadan canlı zor çıkar' demiştik ama çocuklarımızda sıkıntı olmadığını söylediler. O zaman kabir hayatı yaşadık. Sakarya'da ve bu bölgelerde yaşayanlar bir şekilde yakınını kaybetti. Herkesin acısı oldu. İmar müdürü arkadaşım da eşiyle orada hayatını kaybetti. O binada ailece ölenler oldu. Eşidir, evladıdır, amcasıdır, dayısıdır, insanlar bir şekilde acı yaşadı. Ben o zaman yaşananlara 'küçük kıyamet' diyorum. Hakikaten öyle oldu. Değer verdiğin birçok maddi şeyin hiçbir anlamı olmadığını gördük, yaşadık" şeklinde konuştu.
Üç çocuğunun büyüdüğünü ve ikisinin üniversiteyi bitirdiğini, birinin bu yıl üniversiteye başlayacağını anlatan Aydın, çocukları ve yeni eşiyle düzen kurduğunu vurguladı. Annelerini kaybeden çocuklarına yeni eşinin yardımcı olmaya çalıştığını vurgulayan Aydın "Yeni eşim, deprem mağduru çocuklarıma üvey anne değil sanki gerçek anneleriymiş gibi davrandı. Ve bu süreci atlatmamıza büyük destek verdi" şeklinde konuştu.
Aydın, depremin üzerinden 14 yıl geçtiğini, hayatın devam ettiğini vurgulayarak, "Bana 'bu 29 saati anlatır mısın?' diyorlar, ben özet olarak '29 saat değil, düşmanıma 29 saniyesini yaşatmasın' diyorum. Değişik bir ortam ve değişik bir atmosfer, anlatılmıyor. Anlatılacak bir durumu yok o işin" ifadesini kullandı.
Enkazda 22 saat boyunca yaşam mücadelesi veren eşinin elini bir an olsun bırakmayan Aydın, hayat arkadaşının ölümüne de tanıklık etti.
Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 17 Ağustos 1999'un bölge ve Sakarya için sıkıntılı bir gün olduğunu, 14 yıl geçmesine rağmen o günleri unutmadıklarını söyledi.
Deprem öncesinde 5 katlı belediye lojmanının 4'üncü katında kaldıklarını anlatan Aydın, yıkılan binadaki 10 daireden 18 cenaze çıkarıldığını aktardı.
Aydın, depremin ardından enkazda kaldıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Kurtarma araçlarının ve helikopterlerin sesini duyduk ama insanlar bize ulaşamadı. 29 saat sonra bize ulaştılar. O gürültülü ortamda bizi duymaları mümkün değildi. Ertesi gün sabah namazına giden cemaat arkadaşlarımdan biri 'bir gideyim, ne var yok' diyerek binanın yanına geliyor. O sırada çok sıkışık bir ortamda olmama rağmen elimi gardıroba vuruyordum. Arkadaş o sesi duyunca namazda arkadaşlara haber vermiş. Bizim binayı göstererek, 'bu binada yaşayanlar var, ses duydum' demiş. O sabahın sessiz ortamında bana ulaştılar, yoksa ulaşamayacaklardı.
Binanın tavanı çok yakın duruyordu, 'beni iş makinesi ile kurtarmayın' dedim. Arkadaşlarıma eşimin öldüğünü söyledim. Çok dar bir yerdeydim, durumumun iyi olduğunu söyledim. Arkadaşlarım topladığı ekibin yaptığı çalışmayla 29 saat sonra gün ışığı gördük, oradan çıkardılar. Böyle zor bir dönemimiz oldu."
- "Sakarya'da ve bu bölgelerde yaşayanlar bir şekilde yakınını kaybetti"
"Ben olduğum yerde sıkıştığım için eşime yardım edemedim, sadece eline ulaşabiliyordum" diyen Aydın, eşinin depremin ardından 22-23 saat yaşayabildiğini söyledi.
Aydın, çocuklarının 9 saat göçük altında kaldığını kaydederek, "Binadan dışarı çıktığımda, 'bu binadan canlı zor çıkar' demiştik ama çocuklarımızda sıkıntı olmadığını söylediler. O zaman kabir hayatı yaşadık. Sakarya'da ve bu bölgelerde yaşayanlar bir şekilde yakınını kaybetti. Herkesin acısı oldu. İmar müdürü arkadaşım da eşiyle orada hayatını kaybetti. O binada ailece ölenler oldu. Eşidir, evladıdır, amcasıdır, dayısıdır, insanlar bir şekilde acı yaşadı. Ben o zaman yaşananlara 'küçük kıyamet' diyorum. Hakikaten öyle oldu. Değer verdiğin birçok maddi şeyin hiçbir anlamı olmadığını gördük, yaşadık" şeklinde konuştu.
Üç çocuğunun büyüdüğünü ve ikisinin üniversiteyi bitirdiğini, birinin bu yıl üniversiteye başlayacağını anlatan Aydın, çocukları ve yeni eşiyle düzen kurduğunu vurguladı. Annelerini kaybeden çocuklarına yeni eşinin yardımcı olmaya çalıştığını vurgulayan Aydın "Yeni eşim, deprem mağduru çocuklarıma üvey anne değil sanki gerçek anneleriymiş gibi davrandı. Ve bu süreci atlatmamıza büyük destek verdi" şeklinde konuştu.
Aydın, depremin üzerinden 14 yıl geçtiğini, hayatın devam ettiğini vurgulayarak, "Bana 'bu 29 saati anlatır mısın?' diyorlar, ben özet olarak '29 saat değil, düşmanıma 29 saniyesini yaşatmasın' diyorum. Değişik bir ortam ve değişik bir atmosfer, anlatılmıyor. Anlatılacak bir durumu yok o işin" ifadesini kullandı.
Yorum Gönder