Davutoğlu, şunları söyledi:
Mazlumların umudu TBMM ve TBMM’nin merkezini oluşturan Ak Parti grubudur. Tarihi süreçler tarihi sınavları beraberinde getirirler. bugün 1 Eylül iki özel anlamı beraber yaşıyoruz. Bugün Uşak’ın kurtuluş günü. Aynı zamanda Dünya Barış Günü.
Anlamlı bir günde grup toplantısını yapıyoruz. Uşak’ın kurtuluşu Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluşunu müjdeleyen bir gündür. Çünkü o gün Yunan komutan Trikopis silahını teslim etmiştir.
Allah bize o 1. Meclis’in çalıma azmini nasip etsin. Ve bir kez daha milletimize esaret tattırmasın.
AK Parti istiklalimizin teminatıdır. AK Parti aynı zamanda iç barış, bölgesel barış ve uluslar arası barışın teminatıdır. Hiç kimse bu milleti etnik ve mezhepsel temelli ayırmada başarılı olamayacaktır.
Sadece iç barışı değil bölgesel barış içinde adım atan bir ülke varsa o da Türkiye’dir.
Ateş çemberinin ortasında bir barış adası var. İnşallah bir gün nasıl Türkiye’de barış sağlanmışsa çevre ülkelerde de etnik mezhebi dini ayrım gözetmeden yaşayacakları bir barış ortamının sağlanması için ne gerekiyorsa yapacağız.
İLK DEFA AYNI KADRO İÇİNDEN İKİ CUMHURBAŞKANI
İleride siyaset bilimciler şu son 10-12 günde yaşananları incelediklerinde AK Parti kadrolarının sergilemiş olduğu tutumu bir örnek tutum olarak tarihe geçireceklerdir.
İlahi iradeyi tecelli ettirecek duaları eden millet bizden yanadır.
İlk defa aynı kadro içinden iki cumhurbaşkanı büyük bir onurla bu devir teslimi gerçekleştirdiler.
Biz 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e demokrasi mücadelesinde gösterdiği çabalar için teşekkür ediyoruz. 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a da tüm desteğimizi vereceğimizi tekrarlıyoruz.
E-muhtıralar verildi, doğrudan dolaylı tehditler yapıldı. Hatta bizim aramızdan da bazıları burayı terk ettiler.
Bundan sonra da neyle karşılaşırsak karşılaşalım bu dik duruşumuz değişmeyecek.
İLK DEFA...
Başbakanlık devri de ilk defa hiçbir tartışma yaşanmadan gerçekleşti.,
Kongremizin adı olağanüstüydü pek çok konuda da olağanüstüydü. Atmosferi katılımı ve sıcağıyla bile olağanüstüydü. Ama sürecin işleyişi içinde hiçbir olağanüstülük yaşanmadı.
Ve sürecin sonunda bendenizi bu makama layık gördüler. Teşekkürlerimi minnetlerimi ifade etmek istiyorum.
Ama duyulan güven ikram edilmiş bir makam değildir. Aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Sizden tek bir talebim var bu sorumluluğu beraber taşıyalım. Ancak ve ancak kollektif bir akıl bu sorumluluğu taşır.
Eğer burada sizce bir sapma olursa gelip konuşmanız gereken bendenizim. Bu topluluk içine hiçbir şekilde kulis, fitne fraksiyon sokmayacağız.
Başka partilerde olduğu gibi şucular, bucular gibi bir anlayışı sokmayacağız.
CHP de birlik ve kardeşlik kurultayı demiş. Bizim milli birlik ve kardeşlik sürecimizden etkilenmişler galiba. Ama o çatı altında birliği kurmaları zor görünüyor.
Grup toplantımızdan sonra Sayın Nurettin Canikli’den boşalan yere yeni grup başkanvekilimizi seçeceğiz. Bu yaz belki tatil yapamadınız ama…
Dışişleri Bakanlığı görevini aldığımda diplomatlara söylediğim bir şey vardı, “bana mazeretle gelmeyeceksiniz 24 saat yetmiyorsa 25. saati bulacaksınız, 6 gün yetmiyorsa 7. günü bulacasınız” demiştim.
Bir iddianamede bir savcı “dönemin başbakanı” diyorsa yargının da kendisini gözden geçirmesinin zamanı gelmiştir. Bütün bunlar niçin yapıldı? AK Parti hükümetlerinin 13 yıl içindeki birikimlerini durdurmak ve yeni Türkiye’yi geriye götürmek için yapıldı.
NEFS HESABI YAPMAZLAR
30 Mart’ta istedikleri olmadı Cumhurbaşkanlığı seçimi destansı bir zaferle sonuçlandı. Şimdi hesapları 2015 seçimleriyle ilgili. Hükümet içinde tartışma olur mu diye düşünüyorlar.
Hiç heves etmesinler. Bu AK Parti kadroları öyle bir kadro ki kendi içinde nefs hesabı yapmazlar.
AK Parti kadroları erdemli, kapsayıcı ve sürekli olduğu için bu süreçte sapasağlam kalmayı başardı. AK Parti geçmişten aldığı derinlikli misyonla ve çizdiği vizyonla geleceğe kadar gider.
Ne zaman aramıza nefs ve ego girerse işte o zaman konjonktürel bir parti haline dönüşürüz.
Beni en çok memnun eden şey kongrenin bütün işleyişinde içselleştirilmiş bir ahlakın o atmosfere hakim olmasıydı. O ahlak eğer içleştirilmemişse bir şekilde dışarı vurur.
Beni en çok üzen ise TBMM’de bir CHP’li vekilin bir kitabı, Anayasa ve içtüzük kitabını fırlatmasıydı.
Eğer bir insanın derununda öyle bir tavır gerçekleştirmek yoksa o anda ortaya çıkmaz.
GÖRDÜĞÜM ZAMAN “VAY NASİPSİZ” DEDİM
Ben onu gördüğüm anda bir Kitap aşığı olarak “vay nasipsiz” dedim. Bizde kitap ve kalem kutsaldır…
Her şey kalemle başlamıştır. Kitap kağıttan yapılır, kağıt ağaçtan yapılır ağaç ise topraktan yetişir. Tıpkı insan gibi.
Binlerce kitabım var benim ne zaman odaya girsem onları okşarım. Tıpkı Yunus Emre’nin sarı çiçekle konuştuğu gibi.
Kitap bir nimettir onu okuyabilene, kitapların kitabına iman edene.
Bu arkadaş onu fırlatırken aslında bizim mayamızı, özümüzü de fırlattı. Aslında insanlık irfanına da hakaret etti. Buradan bütün kitapseverlere sesleniyorum. Buna karşı tavır alsınlar.
CHP’de disiplin kurulu diye bir şey varsa bu arkadaşa 24 saat bir sahafta bulunma mecburiyeti getirsinler. Çünkü o sahaftaki kitap kokusu var ya şifadır şifa.
Ben içinde kitap olmayan bir odada hiç uyumadım. Hiçbir çantam yok ki içinde bir kitap omamaış olsun.
Eğer böyle bir niyetleri varsa bir okuma odası açsınlar ve bu arkadaşa sahafta bulunma ya da çalışma mecburiyeti getirsinler.
EDEBİ, DEVLET ADABINI ÖĞRETECEĞİZ...
Sabırla bu ana muhalefet partisine edebi ,hayayı, kitap sevgisini, devlet adabını öğreteceğiz.
Biz bize yakışanı yapacağız. Hiçbir zaman bizim aramızda böyle tavırlar çıkacağını sanmıyorum ama meclis tartışmaları sırasında sehven dahi olsa bizim aramızdan böyle tavırların çıkmasına engel olmamız lazım.
Ama şunu bilsinler ki meclisi bu yolla tıkayıp bloke etme çabaları varsa buna izin vermeyiz.
Sayın Kılıçdaroğlu savaş hariç Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmeyeceğini açıkladı. Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Sayın Kılıçdaroğlu bu tablo içinde ne yazar. Konuşsa ne yazar konuşmasa ne yazar?
Ben tıpış tıpış konuşacaksın demem ama göreceksiniz öyle ya da böyle konuşacak. Çünkü kimse Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı ile küs olma lüksüne sahip değil.
Saygısızlık sayın cumhurbaşkanına ve kitaba olmasaydı bugün sadece AK Parti grubuna seslenecek ve orada bırakacaktım. Ama hakaret öyle yüce makamlara ki bu durum karşısında susmak adaletsizliktir.
Yorum Gönder