CHP Parti Meclisi’ne seçilen Mehmet Bekaroğlu CHP’nin dindar kesimle barışmasının yolunun sosyal demokrat politikalardan geçtiğini söyledi.
Bekaroğlu, “CHP’de başörtülü milletvekili de olmalı” dedi. CHP Parti Meclisi 18’nci olağanüstü kurultayın ardından Cumartesi günü ilk toplantısını yapacak. Kurultaydan sonra partinin en yetkili organı olan Parti Meclisi’ne Bilim Kültür Yönetim Platformu’ndan yani genel başkan kontenjanından seçilen Mehmet Bekaroğlu’nun CHP Merkez Yönetim Kurulu’na girip girmeyeceği merak konusu. Bekaroğlu hem kendisinin hem de kurultaydan sonra PM’nin ilk toplantısı öncesinde Al Jazeera’nin sorularını yanıtladı.
Bekaroğlu, “CHP’de başörtülü milletvekili de olmalı” dedi. CHP Parti Meclisi 18’nci olağanüstü kurultayın ardından Cumartesi günü ilk toplantısını yapacak. Kurultaydan sonra partinin en yetkili organı olan Parti Meclisi’ne Bilim Kültür Yönetim Platformu’ndan yani genel başkan kontenjanından seçilen Mehmet Bekaroğlu’nun CHP Merkez Yönetim Kurulu’na girip girmeyeceği merak konusu. Bekaroğlu hem kendisinin hem de kurultaydan sonra PM’nin ilk toplantısı öncesinde Al Jazeera’nin sorularını yanıtladı.
CHP'NİN DİNE KARŞI OLDUĞU ALGISININ DEĞİŞMESİ GEREKİR
Üretilecek politikalara katkı sağlamak için CHP’ye katıldığını söyleyen Mehmet Bekâroğlu ‘CHP dine karşı algısının’ değişmesi gerektiğini belirtti.
Bunun için sol ve sosyal demokrat politikalarda ısrarlı olunması gerektiğini söyleyen Bekâroğlu “ Başörtülü milletvekili de olmalı. Sosyal demokratlar insanları inaçları ve kıyafetleri dolayısıyla ayırmaz” dedi.
CHP'nin dine karşı olduğu yönünde bir alı var. Bu bir çıkışla bir kişiyle olacak bir hadise değil. Partinin politikalarını ve dilini gözden geçirmekle olacak. CHP sosyal demokrat politikalarda ısrar etmeli. Geçmişin bagajı bir sorun olarak duruyor.
Zaman zaman özeleştiri yapmak gerekiyor ama daha çok bugünle ilgili yeni şeyler söylemek lâzım. Sosyal demokratlık eşitlikçiliği, özgürlükçülüğü gerektirir. Dindar, kimsenin yaşam tarzına karışmaz. Ben CHP’nin 'dine karşı' algısını yıkmak için CHP’ye geçmiş değilim. Yeni dönem siyasetine katkı sağlamak üzere buradayım. Partinin verdiği görevleri yapacağım, pozisyon peşinde değilim.
Sosyal demokrat bir partide toplumun her kesiminden insanlar olmalı. Sosyal demokrat anlayış insanları inançları ve kıyafetleri dolayısıyla ayırmaz. Başı açık, başı örtülü diye ayrım olmaz. Başı açık olduğu gibi başı örtülü milletvekili de olmalı.
Bunun için sol ve sosyal demokrat politikalarda ısrarlı olunması gerektiğini söyleyen Bekâroğlu “ Başörtülü milletvekili de olmalı. Sosyal demokratlar insanları inaçları ve kıyafetleri dolayısıyla ayırmaz” dedi.
CHP'nin dine karşı olduğu yönünde bir alı var. Bu bir çıkışla bir kişiyle olacak bir hadise değil. Partinin politikalarını ve dilini gözden geçirmekle olacak. CHP sosyal demokrat politikalarda ısrar etmeli. Geçmişin bagajı bir sorun olarak duruyor.
Zaman zaman özeleştiri yapmak gerekiyor ama daha çok bugünle ilgili yeni şeyler söylemek lâzım. Sosyal demokratlık eşitlikçiliği, özgürlükçülüğü gerektirir. Dindar, kimsenin yaşam tarzına karışmaz. Ben CHP’nin 'dine karşı' algısını yıkmak için CHP’ye geçmiş değilim. Yeni dönem siyasetine katkı sağlamak üzere buradayım. Partinin verdiği görevleri yapacağım, pozisyon peşinde değilim.
Sosyal demokrat bir partide toplumun her kesiminden insanlar olmalı. Sosyal demokrat anlayış insanları inançları ve kıyafetleri dolayısıyla ayırmaz. Başı açık, başı örtülü diye ayrım olmaz. Başı açık olduğu gibi başı örtülü milletvekili de olmalı.
AK PARTİ NEDEN BAŞARILI?
AK Parti kimlik siyaseti yaptı. Dindar insanlar ve kırsaldan kente gelen kesimin destekçisi olarak görüldü.
3 genel seçimi kazanması bundan. Ama AK Parti yanlış yaptı, kimlik siyasetinde ısrar etti.
Ayrımcılık sayılabilecek politikalara sarıldı. Toplumun diğer kesimlerini ötekileştirdi, adaletli davranmadı.
AK Parti’nin izlediği politikalarla ilgili olarak da doyum noktasına gelindi, ayrıca bundan sonraki süreçte AK Parti kendi içinde çatlamalar yaşayabilir. Türkiye ’deki kutuplaşma kimlikler üzerinden oluyor, tam da bu noktada sol ve sosyal demokrat bir partiye ve politikalara ihtiyaç var.
AK Parti giderek hegemon bir parti pozisyonunda. İzlenen politikalar çatlarken başkanlık sistemine geçirilirse toplumsal gerginlik derinleşir. Türkiye’yi kırılgan hale getirir. Sayın Erdoğan’ın düşündüğü önerdiği başkanlık sistemi Türk tipi.
Bu başkanlık falan değil. Despotluk, bu son derece yanlış. Ben parlamenter sistemden yanayım ama başkanlık sisteminin de mutlaka kötü olduğunu düşünen bir insan değilim. Kuvvetler ayrılığı olur, denetim sistemi getirilir bu da tartışılabilir. Haziran seçimleri ayrıca önemli, AK Parti 330’un üzerine çıkıp referandumla bir başkanlık sistemine ilişkin bir değişiklik hedefliyor. Ama derdi 12 Eylül Anayasası ile değil.
12 Eylül Anayasası’nın verdiği yetkiyle tüm vesayet kurumlarını tepe tepe kullanıyor. Erdoğan 12 Eylül Anayasası’nın Kenan Evren düşünülerek verdiği yetkilerle bile yetinmiyor.
3 genel seçimi kazanması bundan. Ama AK Parti yanlış yaptı, kimlik siyasetinde ısrar etti.
Ayrımcılık sayılabilecek politikalara sarıldı. Toplumun diğer kesimlerini ötekileştirdi, adaletli davranmadı.
AK Parti’nin izlediği politikalarla ilgili olarak da doyum noktasına gelindi, ayrıca bundan sonraki süreçte AK Parti kendi içinde çatlamalar yaşayabilir. Türkiye ’deki kutuplaşma kimlikler üzerinden oluyor, tam da bu noktada sol ve sosyal demokrat bir partiye ve politikalara ihtiyaç var.
AK Parti giderek hegemon bir parti pozisyonunda. İzlenen politikalar çatlarken başkanlık sistemine geçirilirse toplumsal gerginlik derinleşir. Türkiye’yi kırılgan hale getirir. Sayın Erdoğan’ın düşündüğü önerdiği başkanlık sistemi Türk tipi.
Bu başkanlık falan değil. Despotluk, bu son derece yanlış. Ben parlamenter sistemden yanayım ama başkanlık sisteminin de mutlaka kötü olduğunu düşünen bir insan değilim. Kuvvetler ayrılığı olur, denetim sistemi getirilir bu da tartışılabilir. Haziran seçimleri ayrıca önemli, AK Parti 330’un üzerine çıkıp referandumla bir başkanlık sistemine ilişkin bir değişiklik hedefliyor. Ama derdi 12 Eylül Anayasası ile değil.
12 Eylül Anayasası’nın verdiği yetkiyle tüm vesayet kurumlarını tepe tepe kullanıyor. Erdoğan 12 Eylül Anayasası’nın Kenan Evren düşünülerek verdiği yetkilerle bile yetinmiyor.
Yorum Gönder