Karadenizlilerin atmaca tutkusu
banner40

banner39

Karadenizlilerin atmaca tutkusu

04 Eylül 2014 Perşembe 15:09

Doğu Karadeniz’de türkülere konu olan atmaca sevgisi, yüzyıllardır yaşatılan bir gelenek. Meraklıları, atmaca avcılığını dedelerinden öğrendiklerini ve torunlarına miras bırakacaklarını söylüyor.

Karadenizlilerin atmaca tutkusu
 Atmaca avcılığı Doğu Karadeniz’de büyük bir tutku. Uğruna onlarca türkü yakılan atmaca, yakalanıp, bıldırcın avlamak için kullanılıyor.
Yırtıcı bir kuş türü olan atmacanın, kanatları geniş ve kısa, bacakları ve kuyrukları ise uzun. Bu özelliği sayesinde, avlarına büyük bir hızla erişebiliyorlar. Çalıların ve sık ağaçların arasında ustaca manevra yapabiliyorlar.
Bu özelliklerini keşfeden Doğu Karadeniz halkı, yüzyıllardır atmacadan yararlanıyor. Bölgede tarımın çok gelişmediği, çayın olmadığı dönemlerde yani 80 yıl kadar önce arazide sadece pirinç ve mısır yetiştirilebilirmiş. Doğu Karadeniz halkı da karnını doyurmak için bu bitkileri yemeye gelen bıldırcınları avlayarak et ihtiyacını giderirmiş. Av tüfeklerinin henüz icat olmadığı ve daha sonra yaygınlaşmadığı dönemlerde bölge halkı avcılık yapabilmek için atmacaları kullanmış.
Yakalamak sabır istiyor
Atmaca, yakalanması oldukça zor olan bir kuş türü.  Atmacayı yakalayabilmek için önce dana burnu adı verilen böcek yakalanıyor. Bu böceği Gaço kuşu veya ciceğen dedikleri örümcek kuşunu avlamak için kullanıyorlar. Örümcek kuşu ise atmacanın en sevdiği kuş.
Atmacaların göç yolları üzerinde, yüksek tepelere tente adını verdikleri, otlardan inşaa ettikleri bir kulübe yapıyorlar. Bu kulübenin önüne ise büyük bir ağ geriyorlar. Atmaca sürüsünü havada gördüklerinde ise ağın arkasından daha önce yakalayarak evcilleştirdikleri gaço kuşunu uçuruyorlar. Atmaca, gaço kuşunu yakalamak için geldiğinde ise ağa yakalanıyor. Bu döngü bazen haftalarca sürebiliyor.

Yılda 2 tane yakalanabiliyor
Atmaca avcılığı bölgede avcılık sertifikasıyla yapılabiliyor. Yasalar gereği avcılara yılda 2 adet atmaca yakalama izni veriliyor. Yakalanan atmacalardan birisi tekrar doğaya salınıyor. Beğendikleri atmacayı ise tutarak avcılık için eğitiyorlar. Aslında eğitim dedikleri atmacayı insana alıştırmak. Evlerin baş köşesinde besledikleri atmaca, araziye çıktığında ise genlerine kodlanmış iç güdüleriyle avcılıktaki ustalığını sahibine gösteriyor ve çalıların arasında kalkan bıldırcını yakalıyor.  
Bugün Doğu Karadeniz bölgesinde atmacacılık Hopa-Rize arasında yapılıyor. Hemen hemen her ilçede bir atmaca derneği bulunuyor. Bu dernekler yılda 2 kez kurs düzenleyip, atmaca avlamayı ve atmacayı avcılıkta kullanmanın sırlarını meraklılarına öğretiyorlar. Atmaca avcısı olabilmek için usta atmacacılık eğitimi sertifikası ve avcılık belgesi şart. Bölgede bir yaşına kadar olan kuşlara atmaca, bir yaşının üzerindekilere ise ‘tüylek’ deniyor. Atmacanın iyi bir avcı olması için tüylek olması gerektiği, yani bir yaşını aşmış olması gerektiği anlatılıyor.

30 yıllık atmacacı
Bölgedeki Atmaca derneklerinin en aktifi Rize’nin Pazar ilçesindeki, Pazar Avcılık ve Atmacacılık Derneği. 350-400 arası üyesi bulunan derneğin başkanı Kamil Görmüş, eskiden et satın almaya gücü yetmeyen bölge insanının, atmacayı bıldırcın avında kullanmak için eğittiğini anlattı.
Atmacacılık merakının dedesinden geçtiğini, dedesinin de onun dedesinden öğrendiğini anlatan Görmüş, şimdi bu sevdayı çocuklarına öğrettiğini, kısmet olursa torunlarına da öğretmek istediğini ifade etti.
Pazar’daki dernek lokalinde bizi misafir eden, daha sonra ise köylerdeki avcılık meraklılarıyla bizi tanıştıran Kamil Görmüş, 46 yaşında ve 16 yaşından bu yana atmacacılık yapıyor. "Birçok bölge insanı atmacayı sadece yakalamayı ve ona bakmayı seviyor. Özellikle yaşlılar yakaladıkları atmacayı birkaç gün sevdikten sonra doğaya geri salıyorlar.” diyor.


‘Et ve yumurtayla besliyoruz’
Atmacacılığın kendileri için önemli bir kültür ve spor olarak görüldüğünü ifade eden Görmüş, avcıların yakalanan atmacalara çocukları gibi baktığını, yağsız ve sinirsiz etle beslediğini, köy yumurtası yedirdiğini söyledi. Görmüş: “Her evin başköşesinde atmacanın bir tüneği bulunur. Bu kültürü anlatmak bizim için de çok zor ama yaşatmak çok önemli. Dedelerimizden ve babalarımızdan atmaca hikayeleri dinleyerek büyüdük. Atmaca sevgisi ile büyüdüğümüz için atmaca bizim için bir hastalık oldu” dedi.
Bu yırtıcı kuşu yakalamanın kolay olmadığını vurgulayan Atmacacılar Derneği Başkanı Kamil Görmüş şu bilgileri verdi:
"Bazen günlerce sabırla beklemeniz gerekir. Göç dönemlerinde birçok yırtıcı kuş bölgemizden geçer. Biz atmacayı kanat çırpışından tanırız ve diğer kuşlara örümcek kuşunu göstermeyiz. Ayrıca atmacanın erkeği değil dişisi makbuldür. Çünkü dişi atmaca daha çevik daha hızla ve avcı bir kuştur. Atmacayı diğer kuşlardan ayırmak için büyük bir ustalık gerekir. Usta bir avcı kilometrelerce öteden doğanı şahini ve atmacayı birbirinden ayırır. Atmacacılık biz lazlar arasında çok yaygındır. Sadece Rize ve Artvin yöresinde yapılmaktadır. Diğer bölgeler bilmez."
Doğa bilimcilere çağrı
Kamil Görmüş, Pazar Avcılık ve Atmacacılık Derneği Başkanı olarak, bu kültürü yanlış tanıdıklarını söylediği doğa bilimcilere ve hayvanları koruma derneklerine ise bir çağrı yaptı:
“Doğa bilimciler ve hayvanları koruma dernekleri bizim bu kültürümüzü anlamıyorlar. Bizim atmacalara zarar verdiğimizi düşünüyorlar. Biz atmacalara zarar vermiyoruz. Kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz. Yakaladığımız atmacaların bir tek tüyüne bile zarar gelmemesi için küçük bir çocuğa davranır gibi davranıyoruz. Doğa derneklerine buradan seslenmek istiyorum. Gelip bizimle birlikte atmaca avına çıksınlar atmacalara nasıl davrandığımızı görsünler. Onlarla birlikte atmacaları inceleyelim. Atmaca hastalıklarını araştıralım. Kültürümüzü yanlış tanımasınlar. Tekrar söylüyorum biz doğadaki hiçbir canlıya zarar vermiyoruz. Kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz. Gelsinler birlikte kuş gözlem evleri kuralım. Bizim atmacayı vurduğumuzu zannediyorlar. Oysa bizim atmacaya verdiğimiz değerden haberleri yok.”

'Çocuğumdan ayırt etmem'
Atmaca sevdalısı Ayhan Çakıroğlu, Kamu Güvenlik Teşkilatı’ndan güvenlik görevlisi. Aynı zamanda Pazar ilçesinde, Kirazlık mahallesi muhtarı. Çakıroğlu, Atmaca mevsimi olan Eylül ayının bölgede dört gözle beklenildiğini anlattı.
"Atmaca Eylül-Aralık ayı arasında yapılır. İzin dönemleri atmacanın göç etmeye başladığı Eylül ayına denk getirilir. Ben de iznimi atmaca dönemine denk getiririm. 1 aylık iznimi atmaca avcılığı yaparak geçiririm. Bölgemizde sevdalısı çoktur. Atalarımızdan gelen bir kültür bizim için. Köyde büyüklerimiz atmaca yakalardı. Biz de onlardan göre göre, atmacaya sevdalandık. Köydeki büyüklerimizin peşinden ayrılmazdık.
Atmacamı çocuklarımdan ayırt etmiyorum. Ha çocuğum ha atmacam. Çocuklarıma gösterdiğim önemi atmacama da gösteriyorum. Evde otururken ya yanımızda koltukta ya da kolumuzda oturur. Aile fertlerinden biridir bizim için.”
'Atmacacılık bir duruştur'
65 yaşındaki Mustafa Memoğlu, iş adamı. Pazar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı ve Rize İç Su Ürünleri Birlik Başkanlığı görevlerini de yürütüyor. O da atmaca tutkusundan vazgeçemeyenlerden. Bu tutkuyu çocuklarına da aşılamış. Büyük oğlu İbrahim Memoğlu’nun Atmaca ile ilgili bir kitap yazdığını gururla anlatıyor:

“Atmaca bizim kültürümüzün bir parçası. Batumdan Rize’ye kadar olan bölgede, genellikle lazların yaptığı bir gelenek. Atmacacılık lazlar yaşadığı sürece de devam edecektir. Bir doğa, ata sporu.
Hangi işi yaparsa yapsın, ister kamuda çalışsın, ister çiftçi olsun isterse işadamı olsun, yaşı kaç olursa olsun, kanına atmaca sevgisi karışan birisi, Ağustos’un son gününde atmaca zamanı geldiğinde, her ne olursa olsun işini gücünü bırakacak ve gelip tepelere çıkıp atmaca yakalayacak.

Karadeniz halkı için atmacacılık bir özgürlüktür, bir duruştur. Dik duruştur.
Atmaca yakalamak aynı zamanda bölgede sosyalleşme aracı. Erkekler atmaca yakalarken, bahçelerde çay toplayan kızları görürler ve birbirlerine türküler yakarak tanışırlar. Yani atmacacılık bizim için bir yaşam biçimi.
Bölgede çay yokken, pirinç ve mısır tarları yaygındı. Göç yollarındaki bu tarlara bıldırcınlar karnını doyurmak için indiğinde, avlanırlardı. Avcılar ise karınlarını doyurduktan sonra kalanı salamura yaparak, kışa saklarlardı. Özellikle çocukluğundan hatırlıyorum taze fasulyeli bıldırcın yapılırdı. Tadı muhteşem olurdu.”
banner5

Yorum Gönder

@name x