Türkiye’nin en yoğun göç veren illerinden Bayburt’ta ıssız dağlar üzerinde kurulan Baksı Müzesi'nde, kültürel dinamizm oluşturacak ve istihdam sağlayacak yeni projeler hayata geçirilecek.
AA
Bayburt kent merkezine 45 kilometre mesafede, Bayraktar (Baksı) köyünde Çoruh Vadisi'ne bakan bir tepenin üzerine ressam ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından kurulan ve kapılarını 2010 yılında açan Baksı Müzesi, yapılan çalışmalarla kısa sürede dikkatleri üzerine çekti.
Çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında barındıran, atölyelerle yöre insanına eğitim ve istihdam sağlayan müze, 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne layık görüldü. Farklılığını daha kurulduğu ilk günlerde ortaya koyan Baksı Müzesi'nde, şimdilerde yeni projeler için hazırlıklar yapılıyor.
Müzenin kurucusu Hüsamettin Koçan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Baksı Müzesi’nin direnç ve idealizm projesi olarak hayata geçirildiğini ifade ederek, "Bu bir tutku meselesidir. Biz ödül alacağız diye başlamadık. Sadece burada kaybolan kültüre sahip çıkmak, çağdaş sanatı buraya, Anadolu’ya getirmek ve istihdam yaratarak göçü engellemek, bir süreklilik sağlayabilmekti amacımız. Bunu sağladık” dedi.
Ödülün ardından Baksı Müzesi’ne yerel desteğin yanında sponsorluk tekliflerinin de geldiğini dile getiren Koçan, şunları söyledi:
"Bazı projelerimizi daha şimdiden sponsorlarımız üstlendi, yerel destek arttı. Bu Bayburt, Erzurum, bu bölge için doğrusunu isterseniz bir onurdur, Türkiye için bir onurdur. Türkiye 2014’ün en önemli müzesine sahip bir ülke olarak dünya kültür platformuna çıkıyor. O açıdan bizim temsil ettiğimiz şey hem bizi hem Bayburtluları hem Türk insanını çok gururlandırdı."
- Dünya standardındaki köy
Koçan, önceki yıllarda kadın istihdamına yönelik başlattıkları projeler ve çocuklarla ilgili gerçekleştirilen etkinliklerin devam edeceğini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Yine önümüzdeki yaz aylarında Bayraktar köyünü aynı zamanda dünya standardında bir köy haline getirmeyi planlıyoruz. Eski yapıları restore edeceğiz, köyü ekoturizme açacağız. Burada turisti istihdam edecek yeni bir trafik, yeni bir kurgu olarak maddi olmayan kültür değerlerini araştıracağız. Bizim inanç sistemimizin ortaya koyduğu ritüellerin, hepsini yan yana getirip yeni bir paketle özgünlüğümüz olarak dünya insanına sunacağız."
Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da büyük bir sergi açacaklarını belirten Koçan, "Muhtemelen bu sergi 1960'lı yılların siyah beyaz filmlerinden oluşacak. Çünkü 1960'lı yıllar Türkiye’nin uluslararası göç verdiği, iç göçün hızlandığı yıllardır. Onun için de belki köy filmlerini seçerek oradaki dokuyu yeniden hatırlayan, oradan yeni bir şeyi yapan ve bunu dünya insanına bir orijinalite olarak sunan birtakım adımlar atmaya başladık. Yine uluslararası müzelerle protokoller imzalayacağız. Böylece burada bir kültürel dinamizm oluşturacağız" ifadelerini kullandı.
- "Müze sadece seyirlik alan değil"
Baksı Müzesi'nin diğer müzelerden farklı olduğunun altını çizen Koçan, "Biz sadece resim, heykel sergilemeyiz, bizim özelliğimiz şu, biz buradaki yerel hasırı da çok seviyoruz ama geleceğin hayali olan günümüz sanatına da çok önem veriyoruz. Onların ikisini bir araya getireceğiz. Müze sadece seyirlik bir alan değil. Biz diyoruz ki buradaki insanların hayatıyla da biz ilgiliyiz, onların geçmişleriyle de ilgiliyiz, gelecekleriyle ilgiliyiz" diye konuştu.
Prof. Dr. Koçan, müze bünyesinde oluşturulan atölyelerin hem kendileri hem de yöre için çok önemli olduğunu ancak ilk başlarda köylülerin buralarda çalışmak istemediklerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Şimdi bizim atölyelerde hanımlar ücret alıyorlar. Bu büyük bir aşamadır. Bu kendi toprağında yaşamaya, kendi toprağında mutlu olmaya karar vermektir. Gidip gurbette taşları yastık ediyorlar. Gurbettekilerin hayatları çok zordur. Onun için onları o zorluklardan geri çekeceğiz. Çocuklar babalarını beklemeyecek, anneler eşlerini beklemeyecek, aile parçalanmayacak. Aile kendi arasında mutlu ve geleceği olan, yüksek moralli bir aile haline gelecek. Bu çok önemlidir, çok insanidir ve bu kaçınılmazdır. Bu çağımızın yaşadığı en büyük dramlardan birisidir. Şimdi herhangi ideolojik nedene dayalı olmadığı için gurbetçinin hayatıyla kimse ilgilenmiyor. Onun için bunu engellemenin yöntemi burada istihdamı ve yaşayabilme moralini üretmektir. Baksı Müzesi galiba bütün bunlar için bir iyileştirici neden olacaktır."
AA
Yorum Gönder